Son yıllarda basın-yayın dünyamızda sık sık “Şii” sözü geçiyor. Komşumuz İran’ın halkının büyük çoğunluğu Şii, Irak’ta da Şiiler çoğunlukta... Lübnan’da İsrail eşkiyasına karşı ülkelerini koruma savaşı veren Hizbullah da Şiilerden oluşuyor... Türkiye’de de Şiiler var. Onlara Azeri deniliyor. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin halkının da yüzde altmış beşinin Şii olduğunu hatırlayalım. Afganistan’da İslam dünyasının birçok ülkesinde de Şiiler var.
Peki nedir Şii?
Sözün sözlük anlamı “yandaş” demektir. Kimin yandaşı? İslam Peygamberi’nin yeğeni, damadı ve ilk Müslüman erkek olan Hazreti Ali’nin ve Ehl-i Beyt’in (ve On İki İmam’ın) yandaşı...
Sözü, sözlük anlamı ile alırsak; elbette ki Şiilerden ayrı bir İslam akımı olan Aleviler de Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt yandaşı değil mi? Onlara niçin Şii denilmiyor?
Önce bu iki akımın ayrımını çok kısa özetleyelim:
“Aleviler, Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt’in tasavvuf yönlerine ağırlık vermişlerdir. Şiiler ise fıkıh yönüne...”
Yine soralım Sünniler de sözün sözlük anlamınca Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt yandaşı değil midirler? Elbette öyledirler... Ama sözlük anlamınca.
Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt karşıtı olanlar harici sapkınlar ile Yezitçi sapıklardır.
Bir Alevi dedenin söylediği gibi, Aleviliğin karşıtı Sünnilik değil; Yezitçiliktir.
“Sözün sözlük anlamınca” dedik... Sözlerin bir sözlük anlamı, bir de kullanım anlamı olduğu bilinen bir konu.
Tarih içindeki kullanım anl..... göre Şiiliği anlatmalıyım...
ŞİİLİK FARSLILIK MI?
Önce bir yanlışı kökünden düzeltelim... Birçoklarının birbirinden duyarak söyleyip durdukları gibi Şiilik ne İran’dan çıkmıştır, ne de Farslılıkla doğrudan ilgilidir. Hatta İran’da Şiiliği yaygınlaştıranlar Türk yöneticiler olmuştur. Şah İsmail Alevi olarak başlamış; oğulları ise Şiiliğe dönüşmüşler ve Şiiliği İran’da Safevi Türkler kökleştirmişlerdir. Şiiliği, Fars kültürünün İslam’a karşı direnişinin ürünü sanmak temelsiz bir görüştür.
Şiilik, Hazreti Peygamber’in ölümünden hemen sonra başlamıştır. Önce Hazreti Ali’nin, sonra oğulları Hasan ve Hüseyin’in, sonra da Hüseyin’in soyundan gelen ve imam olarak tanınan Zeynel Abidin, Muhammed Bakır, Caferi Sadık, Ali Rıza, Musa Kazım, Muhammed Cevad Taki, Ali Naki, Hasan Askeri ve Muhammed Mehdi’yi kendilerinin dinde yol göstericisi sayanlara Şii denilmiştir.
Şiiler İslam’ı adını andığımız bu kişilerin yorumladığı gibi anlayan ve yaşamağa çalışan kişilerdir.
Nasıl Sünnilerin içinde değişik mezhepler varsa, Şiilerde de öyledir. Şiilerde yaygın mezhep Caferiliktir.
İran’ın resmi mezhebi Caferilik... Altıncı imam Caferi Sadık’tan ötürü Caferilik diye anılır.
Caferiliğin ne olduğunu kısaca anlatırsak, Şiiliğin anlamını da anlamak mümkün olur.
ŞİİLİĞİN TEMELLERİ
Caferi Şiiliğe göre; din beş temele dayanır: 1. Allah’a inanmak 2. Allah’tan gelen haberlere inanmak. 3. Allah’a kulluk etmek 4. Erdemli yaşamak, kötülüklerden uzak olmak 5. Ahirete inanmak.
Allah’ın varlığına, birliğine, peygamberlerin en büyüğü olan Hazreti Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna, ahirete inanan kişi Müslüman’dır. Namaz, oruç, zekât, hac ve cihad farzlarını yerine getiren kişi mümindir. İman, dille söylemek, kalb ile inanmak ve erkân ile amel etmekle olgunlaşır.
Buraya kadar Şiilik ile Sünnilik arasında önemli bir ayrım yoktur. Ayrımın başladığı yer “imamet” inancıdır. Şiiliğe göre İslam Peygamberi’nin getirdiklerini yorumlayıp aktarmak görevi 12 İmam’ındır. “Biz onların yorumlarına uyarız” derler... Sünnilerin çoğu 12 İmam’a saygı duyar, ancak başka yorumculara da itibar ederler.
Bu kadar ayrım olmuş da ne olmuş. Varsın olsun.
Türkiye Şiilerinin dini önderi Selahattin Özgündüz’ün söylediği gibi; “Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin birleştiği noktaların yanında ayrıştıklarının sözünü etmeğe bile değmez.” Müminler kardeştir. Sünnisi, Alevisi, Şiisi ile...
Irak’taki Sünni-Şii çatışması ise mezheple ilgili değildir, siyasetle ilgilidir ve işgalcilerin bir oyunudur...