Kur’ân-ı Kerime abdestsiz olarak dokunulamayacağı ve ele alınamayacağı bütün fıkıh kitaplarında kayıtlıdır. Mezheplerin bu husustaki delili şu meâldeki âyet-i kerimedir: “Ona ter temiz olanlardan başkası dokunamaz.”1
Bazı tefsirlerde bu âyetin birkaç mânâya geldiği belirtilmekte ise de, üzerinde ittifak edilen mânâ şudur:
“Kurân’â hadesten, yâni abdestsizlikten ve guslü icap eden bir halden temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz.”
Peygamber Efendimiz de Yemenlilere yazdığı bir mektupta, Kur’ân-ı Kerim’e ancak abdestli olarak ve guslü gerektiren hallerden temizlendikten sonra el sürülebileceğini bildirmiştir.2
Fakat bazı zarurî durumlarda abdestsiz olarak da Mushaf’ın ele alınabileceği hususunda ruhsatlar mevcuttur. Yanma, suya düşme gibi tehlikeli durumlarda Kur’ân’ın zâyi olmaması için abdestli olmadan da bulunduğu yerden alınıp kurtarılabilir. Yine Kur’ân, bir yerden başka bir tarafa alınıp konulması gerektiği hallerde, temiz bir bez ve kâğıt parçası ile tutulup kaldırılabilir.
Ayrıca, eğer Kur’ân kendisine bitişik bulunmayan bir mahfaza, kap, çanta içinde ise veya bir beze sarılı halde bulunuyorsa, yine abdestsiz olarak ele alınabilir. Henüz rüştüne ermemiş bir çocuk öğrenmek maksadıyla abdestsiz olarak Kur’ân’ı ele alıp okuyabilir. Hattâ Mâlikî mezhebine göre, Kur’ân öğreticisi olan bir kimse abdestli olmadığı halde, eğer kadınsa ve hayızlı bulunsa bile, sırf öğretmek maksadıyla Kur’ân’ı eline alabilir.
Kur’ân-ı Kerim abdestsiz olarak ele alınmamakla birlikte, el sürmemek şartıyla bakarak okunabilir. Yine abdesti olmayan kimsenin ezbere Kur’ân âyet ve sûrelerini okumasında bir mahzur yoktur. Fakat cünüp olan bir kimse, aybaşı halinde ve lohusa olan kadın Kur’ân’a el süremeyeceği gibi, ne ezberinden, ne de Mushaf’a dokunmadan okuyamaz. Yalnız Fâtiha, Âyetelkürsi ve Muavvizeteyn’i (Kul eûzü’ler) gibi sûre ve âyetleri duâ maksadıyla okuyabilir.
Kur’ân’ın dışındaki dinî kitaplara gelince, Kur’ân-ı Kerim için abdest almak farz iken fıkıh, hadis ve akaid kitaplarını alıp okumak için, onlara hürmeten abdest almak mendubdur.
Hanefî mezhebinin büyük âlimlerinden İmamı Serahsî bir gece Kur’ân okumakla meşguldü. Fakat bir karın ağrısından dolayı sık sık tuvalete çıkmak mecburiyetinde kalmıştı. Elindeki kitabı abdestsiz olarak da okumak istemiyordu. Bunun için bir gecede 17 kere abdest alma durumunda kaldı.
Bu husus, meselenin takva cihetidir. Zaten o zatların yücelmesindeki bir sır da ilme ve kitaba olan bu hürmetlerinden dolayı değil midir?
Halebî-i Sağîr gibi bazı fıkıh kitaplarında, dinî kitapların abdestsiz olarak ele alınması mekruh sayılmaktaysa da, İmam-ı Âzam’dan rivayet edilen bir görüşe göre —ki sahih olan budur— mekruh olmadığıdır. Çünkü insan bu kitapları elle tutup okumakla doğrudan Kur’ân’a dokunmuş bulunmamaktadır. Çünkü bu kitaplardaki âyetler esas kitabın muhtevasının az bir kısmını teşkil etmektedir. Dolayısıyla, mekruh olmaz, denmektedir.3
Tefsir kitapları hususunda Hanefî mezhebinin görüşü, onları abdestsiz olarak ele alınmasının mekruhluğu şeklinde ise de, Tahtavî’de şöyle bir ibare yer almaktadır:
“Tefsirlerdeki Kur’ân âyetlerine el sürülmesi câiz değildir. Fakat diğer kısımlarına el sürülebilir.”4
Şâfiîlere göre ise, eğer tefsir kısmı Kur’ân’dan fazla ise abdestsiz olarak ele alınabilir. Şayet Kur’ân kısmı fazlaise dokunmak câiz olmaz.5
Bu açıklamalardan sonra şöyle denilebilir:
Tefsir kitapları içindeki âyetlere el sürmeden alınıp okunabilir. Ayrıca Risâle-i Nurlar da birer Kur’ân tefsiri olduklarından onlar da abdestsiz olarak okunabilir; ancak bu halde iken içindeki âyetlere dokunulmaması gerekir. Fakat efdal olanı, mümkün olduğu kadar abdestli halde iken okumaktır. Kur’ân meallerinde ekseriyetle Kur’ân-ı Kerim’in tamamı bulunduğundan onları okurken abdestli olmaya gayret edilmelidir.
1. Vâkıa Sûresi, 79.
2. Dârimî, Talâk: 3.
3. İbrahim Halebî. Halebî-i Sağîr, s.40.
4. et-Tahtâvî. Hâşiyetü’Tahtâvî alâ Merâki’l-Felâh. (İstanbul: Temel Neşriyat, 1985), s.66.
5. Abdurrahman el-Cezerî. Kitabü’l-Fıkhı ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa. (Kâhire: Matbaatü’l-İstikame) 1:49.
Mehmed Paksu İbadet Hayatımız